29 Ocak 2017 Pazar

Düşün ki;



Zina ile Cima, fiilde aynı olsa dahi değeri hakikatte ayrıdır.
İlham ile vesvese geliş şekli aynı olsa da hakikatte hizmeti farklıdır.
Bunları sana sevimli gösteren Şeytan ve nefs’in yolları ayrı gibi görünse de,
hakikatte amaçları birdir.  İkisi de kafirdir.
Ruhunu kafirlere yem etme.
Nefsine sevimli gelen, içindeki şeytanı sevindirecek her ne var ise o arzundan vazgeç.
Rabb’ine yönel; zanlarından hicab, edebinden murat et…


Hakk’ta kıymet bulsun dersen eğer amelin
Halka hizmet olsun her daim en güzel emelin
Fenâdan bekâya gidende sağlamsa temelin
“ Lâ Fâile İllallâh “ de bundan gayrı yol mu var?

28 Ocak 2017 Cumartesi

Şikayet Etme!

Halden şikayet etmek, vesveseye dönüşür.
Vesvese akla o kadar mugayirdir ki, ona yenik düştüğünde doğru bildiğin hakikati sana yanlış mahiyette gösterir.
Hatta yanlışı dahi hakikat gibi görmene neden olur.
İmanını ve aklını şeytandan, halini şikayetten uzak tut.
“Mutlak” olana mutlak iman ile sarıl.
İhmalini kendinden, imtihanını Rabb’inden bil...

Yusufu kuyuya Rabbi hapsetti.
O’nu koruyup kollayanda Rabb’i idi, müjdeleyende.
Yusuf sırrı biliyordu. Kuyu imtihandı.
Zulmeden abileri oldu.
**
Şimdi eğilde bak içindeki kuyuya.
Senin içinden çıkılmaz sandığın kuyunda Yusuf var ise, ne demeye sızlanırsın?
Sevinsene.!
Hapseden de O, imtihana sabredeni kurtaranda!
Rabbe itaat, nefs’e muhalefet ile başlar.
Muhalefetin başı ise tezkiye iledir. Yani nefs-i emmare kuyusundan ahlakı ıslah ederek tırmanmaktır.
Batından çıkıp zahiri görebilecek, bu yolda agâh olacak gerekli nefsi tamiri yaparak dünyalık sevgilerden uzaklaşmaktır.
Yapabilecek kudret ve anda iken, başkası yapar diyerek diğerlerinin merhameti nazarına bırakırsan düşündüğün iyiliği, seni cennete yönelten bu yol lerzedar olmaz mı?
Yaratıldığı “ Kâlûbela“ dan oldukça uzak bir mekan olan “Dünya”da, kendisine hayat verilen ademoğlu, İlahi sırlara direkt ulaşabilecek marifette ve yakınlıkta değildir.
Bu mesafe Allah’ın “ Zülcelâl-i vel-İkrâm ” ismine maruz kalınarak aşama aşama geçilir.
Bu yüzdendir ki Yüce Allah; Dünyevi ihtiraslarla bezenmiş bir fıtrattan sıyrılıp içindeki özü ve hakikati bulması için Peygamberler ve Mürşid-i Kâmilleri insanoğlunun bekası, huzuru ve gerçeği bulmasını feyizlendirmek için göndermiştir.

Kuran-ı Kerim bu kainatın kullanma kılavuzudur.
Peygamberler ve Mürşid-i Kâmiller ise pusulası.

Güzergahımız; çile, sıkıntı,dert, gücümüze göre verilen sınavdır..
Yolumuz ince ve tek kişilik, zaman dar, tecrübe azdır.
Karargâhımız ve menzilimiz ise, yokluğun ve varlığın maverasında Allah'a, O’nun istediği gibi bir insan olmaktır.
Allah'ı hatırlatacak her dert, dünya saltanatından evlâdır.

16 Ocak 2017 Pazartesi

“Allah'ım bana sabır ver” demek, sıkıntı talep etmektir.
 Çünkü “Sabır” dediğin, sıkıntı ile test edilir.
Allah'tan sağlık sıhhat isteyin!

Nefs denizi ile irade arasında, birbirine karışmayan bir güzergah vardir.
Araya öyle bir berzah kur ki, ne denizde boğulasin,
ne de yıkılacak berzahın altında kalasın


12 Ocak 2017 Perşembe

Sen boşa geçen ömrümün İsrafilisin.
Nasipsizlerin kulaklarını sağır edecek şekilde kalk ve gir gönlüme…
Gel ki içimdeki ölü topraktan aşk dirilsin..

Sanma ki her dert sende, kaldın dipsiz kuyuda, Bittim dediğin yerde kaldırır, budur  kaderin bi huyuda.