24 Mayıs 2016 Salı

Bencilliğim sizin ulaşamayacağınız yerde tüm ihtişamıyla dolmakta.Beton görüntüsü almakta.
Kabul görmeyen iyi niyetlerimden arta kalanları biriktirdiklerim ile nazaptım artık.
Ata yadigarıdır diyerek gururlandığım cesaretimin gazıyla, tarafınızdan açılmış berelerimi sarıp evrensel bir katil olmanın tam vakti!
Savulun nankörler!
Özlem dejavusu yaşadığım saatlerde, teması "kalp sızısı" olan durumların beni yerle yeksan etmesini değil de, içimin; kavgayla sabit güç gösterisinde zafer işareti yaptığı anları yaşamak isterdim.
Tarafıma gönderilecek duaların, bileğimden tutup beni yukarı çekecek gücüne ihtiyacım varken nasılda, geçmemesi gerektiği gibi geçiyor vakit. Hüzünlü şarkıların bokunu çıkaracak ve yaşı belli olmayan iç sessizliğime dalıp dalıp çıkacak kadar kişisel becerilerimi geceye sunuyorum.
Ve ben altın varaklı kronik çabalarımın bana verdiği yetkiyle, beni hayatlarında mülteci yapan, ötekileştiren insanların vahşiliklerine inat, görünmeyen yerlerimden büyüyorum...
İstikrarı değişmeyen isteklerimin, değişmeyen istikrarlı istekçisiyim...
Hayat öyle garip ki; çocukken salıncak kurduğun ağacın dalını tabutunun tahtası yapıverir! Bilemezsin...

23 Mayıs 2016 Pazartesi

Zamanın, döngüsünü engelleyen dişlisinin arasında rendelenmeye hazır bir mertebedeyim. Bırak aslını yaşamayı hiçbir şeyi taklit edecek gücüm yok...Yüreğimi topallaştıran yalnızlığımla uğraşacak gücüm yok. Gercek görünümlü halüsünasyonlardan sıkıldım. Ulaşamadıklarımın özentisi, elde ettiklerimin "oh bee"si arasında savaştayım.
"Asıl" olanlar taklitlerin ayıbını örtmek için varken, peki ya ben? Ben ne için varım?
Ne gariptir ki; ıslahını mümkün kılan bir boşvermişliğin içinde yüzüyor insan...Samimiyim dediği pıhtılaşmış davranışlarında kötülüğü semirtiyor. Canını kemirtiyor içten içe... Ve ardından
Önünden hızlıca geçtiği "çıkmadık candan iyilik kesilmez" yazılı tabelada rüzgarını bırakıyor...
Bakışın bakışıma nokta atışı yaptığında, isabet eden o kazanım gönlüme sonsuz merdiven dayar. Tırmansan zirvesine ufalıverir senden geriye kalan. Öylesine aşıkane, öylesine mülayim... Mimiklerimin eksenini düzene sokmak zorunda kaldığım bu bakışın arkasında birer utangaçlığa dönüşür hislerim... Taa şuram...
Yağlı urgan geçirilmiş bir bedenin yalnızlığı ile meşk olmuş ruhumun, maruz kaldığı sancılı hissin altın madalyalısı olduğumu sandığım bir ahval içindeyim. Et ve kemik ile kamufle olmuş bedenim ile savaşımda hangi çabam beni 1-0 öne geçirir ki hafız?

Sanma ki her dert sende, kaldın dipsiz kuyuda, Bittim dediğin yerde kaldırır, budur  kaderin bi huyuda.